15 Nisan 2011 Cuma

Son Umut

Geçen gece Children of Men yani Türkçesiyle Son Umut adlı filmi izledim. Imdb puanı 8.0 olan bu film 2006 yapımı. 3 Oscar adaylığı bulunan filmde Clive Owen, Michael Caine ve Julianne Moore gibi ünlü isimler de yer alıyor.

Ancak benim asıl bahsetmek istediğim bunlar değil. Film bence - her ne kadar basit bir izleyici olsam da - oyuncu, görüntü ya da ses kalitesiyle değil de konusuyla dikkat çekiyor. 

Yıl 2027... Dünyanın en genç insanı 18 yaşında. Bu felaket hamile kadınların düşük yapmasıyla ortaya çıkıyor. İlk zamanlarda 6 - 7 aylık hamile kadınlar düşük yaparken sonraları bu süre giderek kısalıyor ve kadınlar hiç hamile kalamamaya başlıyor. İnsan ırkı tehlike altında ve buna bağlı olarak dünya tamamen bir kaosun içinde. Ve çok ilginçtir ki yalnızca İngiltere - Londra'da askeri güçler düzeni sağlayabiliyor. Dünyanın dört bir yanından kaçıp gelen göçmenler Londra'ya sığınmaya çalışıyor ancak fark edilmeleri halinde şehrin ücra köşelerine sürülüyorlar. 

Bu noktada bazılarınız "Eee, peki dünya kurtulacak mı?" diye sorabilirsiniz. Filmle ilgili geri kalan bilgileri verirsem filmin izlenirliğinin kalmayacağını düşündüğümden sizi merakta bırakmayı tercih ediyorum. Ancak öğrenmezsem çatlarım diyenleriniz varsa Imdb'den tüm özeti = full synopsis okuyabilirler.

Dünyayla ilgili felaket senaryoları sunan birçok film izledik. Uzaylıların istila ettiklerinden tutun da iklim değişikliklerine varıncaya kadar birçok türevini fazlasıyla gördük. Ancak bu filmi farklı yapan şey bu felaketin gerçekleşme ihtimalinin yüksekliği. Belki 2027'de değil ama 2050 senesinde böyle bir felaketle karşılaşabiliriz.

Son dönemlerde gen teknolojilerinin gelişmesine bağlı olarak genetiği değiştirilmiş sebze ve meyvelerle etrafımız kuşatıldı. Bu sırada GDO ve hormonlu gıda kavramları da çokça karıştırıldı. Sonuç olarak ister GDO olsun ister hormonlu gıda, doğal sebze ve meyve tüketemez olduk. Ve şöyle acı  bir gerçek var ki genleri değiştirilmiş tohumlar daha verimli olduğu için çiftçi de artık doğal yollardan üretim yapmaktan vazgeçti. Haşere vb. dış etkilere karşı antibiyotik vb. ilaçlarla güçlendirilen tohumlar sebebiyle vücudumuzda da antibiyotikler birikmeye başladı. Hatta yenidoğanlarda antibiyotiklere karşı direnç oluştu.

İşin bir başka düşündürücü boyutu gen teknolojilerinin en çok İsrailli bilim insanları tarafından kullanılıyor olması. Kısaca, dünyaya genetiği değiştirilmiş tohumları pazarlayan ülke İsrail de diyebiliriz. Komplo teorisi olmakla birlikte - uzak bir ihtimal olarak görmemekteyim - dünya nüfusunu planlama amaçlı bu tohumlarda değişiklik yapıyor olabilirler. Ki dünyayı yöneten belirli güçlerin "Dünya nüfusunun % 25'i bize köle olarak yeter." dediği de birçoklarımız tarafından bilinir.

Bu açılardan  bakıldığında belki de kıyameti, biz bizzat kendimiz, neslimizi tüketerek koparabiliriz diye düşünüyorum. Yaptıkları bu çalışmalar onların da hayatını tehlikeye atabilir. Sonuçta İsrail ya da dünyayı yöneten o büyük güçlerin planlarını tepetaklak edecek çok daha büyük bir güç var. Ve bize tatminsizliğimiz sebebiyle ceza olarak böyle bir sonu layık görmüş olabilir.  
Sonuç olarak "Son Umut" beni gerçek manada etkileyen belki de tek felaket filmi. "The Happening" de oldukça etkiliydi ama böyle bir senaryonun gerçekleşme ihtimali beni gerçekten dehşete düşürdü. Umarım ülkemizde ve tüm dünyada GDO'nun zararları fark edilir ve sivil bir örgütlenme sağlanır da o günleri görmek zorunda kalmayız. 

Allah muhafaza...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder